MUHİTTİN PAŞA İLE SAMATYALI OĞLU SÜLEYMAN REİS VE HAMAMCI KADİ SALİH REİS
Bombardımandan sonra hızla devam eden iki taraflı yardım. Hat ve Irkâp İhraç kumandanlığının gözetimi altında karaya çıkarılıyordu. Silâh ve cephane yüklü denk kayıkları çekek yerinde feleğe bastırılır, baştan kara sıralanır,ırgat ve yoma takımları ile dışarı posta edilirken diğerlerini bekletmek doğru olmadığından asker ve halkın yardımı ile çabuk Boşaltılır ve görünmeyecek yerlere taşınır. Oradan arabalarla İki çay’a aktarılırdı.
13/Haziran/921 günü sabahleyin Muhittin paşa yine Yarbaşına gel¬mişti, yanında idik çekek yerindeki kaynaşmayı, kayıkçıların gayretini, halkın yardımını sevinç dolu gözyaşları ile seyrediyordu Etrafındakilerin bombardıman hikâyelerini dikkatle dinliyorken paşanın gözlen hay¬retle kıyıda bir noktaya takıldı kaldı.
Cephane yükünü boşaltan deniz boyalı büyük bir denk kayığının ba¬şında lacivert zıpkasının paçalarını sıvamış çırpıntıya kadar suya gir¬miş, başı âbânili kırmızı yüzlü, beyaz sakallı, Trablus kuşaklı, uzunca lacivert paltosu ile iri gövdeli bir ihtiyarın kayıktan iki taraflı cephane sandıklarını omuzlayan İneboluları "Haydi oğullarım, “birer sandık alın.. haydi kardeşlerim çabuk olun" diye bağırarak teşvik ettiğini gördü. Bu manyetizmalı ses bu fedakârlık tablosu, paşayı kendine çekerek bir¬den bire yanındakilerden ayrıldı. Yürüdü. Yarbaşı merdivenlerinden iner¬ken ihtiyar haline bakmadan yalıdan ağır bir top güllesini sırtına alarak merdivenleri ıkıana ıkına çıkmağa çalışn İnebolu’lu Hamamcı kadı diye anılan 70 lik Salih reisi gördü.
Hamamcı kadıya acıyarak, yardım maksadı ile "Baba.. bana ver de merdiveni çıkarayım" dermesi üzerine Salih Reis terli başını kaldırmaksızın "Benimkini isteteyeceğine kör müsün git te kayıktan al" diye paşayı, bilmeyerek tersledi. Güllesini vermedi. Paşayı kızdı sanan. Peşindekiler aldandılar. Paşa "Pekala… pekala" diye mırıldandı. Ve "Bu millet ölmez" diye söylenerek yürüdü. Heyecanlı idi zincirlerin üzerinden atlayarak cephane kayığının başına geldi. Arkası dönük işine ve sesine devam eden ihtiyar deniz kurdunun sakalını okşamak ve bu örnek fedakârı şükranlamak istedi. Çizmeleri ile çırpıntıya yürüyen Paşa, koca ihtiyarın sol omuz gerisinden sakalını okşamak isterken, ne olduğunu anlayamayan ve ihtimâl yersiz bir şaka sanan bu sevimli ihtiyar tanımadığı bu zâta başını bile çevirmeden "Oğlum sakal sevmenin sırası mı? Ne duruyorsun bir sandıkta sen al” diye azarlaması ve paşayı tanıyınca tevazu ile elle¬rine sarılarak özür dilemesi Muhittin paşayı büsbütün coşturdu. Ve ağlayarak bu ihtiyarı kucakladı. Pamuk sakalını öptü.
Orada toplananlara (mevki kumandanı Nidai bey. Liman reisi Neyyir bey. daha birkaç kumandanla, yaver yüzbaşı Halil Yaşar, muhafızı eser sahibi Nurettin Peker, kayıkçılar kâhyası İlyas kaptan ve daha bazı zevat ve ileri gelen yaşlı kayıkçılar) yetmiş beşlik Samatyalı oğlu .Süleyman Reisi ve Yarbaşı merdivenlerindeki yetmişlik Hamamcı Kadı Salih Reisi ve gözleri önünde cephane taşıyan ihtiyar anaları ve İneboluları övdü. Ve coşarak düşmanı pek yakında yok edeceğiz, dedi. Ve nemli gözlerini silerek bu canlı tablodan ayrıldı.
 
N.PEKER – İstiklal Savaşında Kastamonu Sahife : 304-305
|